7 Eylül 2013 Cumartesi

BA'DE TIMARI'L-BASRA

BA'DE TIMARI'L-BASRA

Tepkiler çoğalınca; iş düzeldikten sonra bakın siz, ne katkılar-destekler gelecek. 

Çok az bir zaman sonra, "ben demiştim"; 
"şu ağabeye(bakanı kasdederek ve kendisinin ona ağabey dediğini ekleyerek) iletmiştim"; 
"şu kişiye (bakanlık ve Yök yetkililerini kasdederek ve yetkilinin kendisine ağabey dediğini söyleyerek) söylediydim"; 
yazacaktıydım da klavyemi seveyim, kırıldı" lakırdılarını duymaya başlarız.

Çok daha az biraz zaman sonra, göz kapaklarını kaldırıp,
sesini kısık vaziyette tutarak ve gövdesini kımıldatmaya çalışarak,
"biz konuşmadık, yazmadık, yalnız iş yaptık.
Görüşmeler yaptık, kimlere kadar gidip iletmedik;
hatta bastık fırçayı: 'bu işleri kimlere emanet etmişsiniz, bizi hiç görmemişsiniz, biz bu günler için değil miymişiz' dediklerini de araya sıkıştırarak ve bu büyük makam sahiplerinin, kendilerine 'hocam' diye hitap ettiklerini de söyleyerek program listesini düzelttirdiklerini fısıldayan büyük akademisyenleri, tecrübeli guruları;
"ben karşı çıkmıştım, oylamada da itiraz ettim, fakat oylamalar kamuya yansımamıştı; üstelik oylamada da yalnız kalmıştım" diyen dekanları;
bir de "biz de söylenip-konuşup duruyorduk kendi aramızda da zurnanın son deliğiydik, kim dinlerdi bizi" demeye getiren pek çok rol sahibini göreceğiz.

Çok yakındır. Bir kaç gün içinde.
Şöyle söylüyorum kendi adıma bu türlere: "Şimdi de susun o zaman, sevaplarınız gizli kalsın.

Birkaç karşı çıkış yapan ve yazan insan, tersine bir durumla görevden uzaklaştırılsa; yas mı tutacaktınız?
Yok.
"Sussaydı, fazla sert yazdı, az biraz beklemedi, bu hep böyleydi" der miydiniz, demez miydiniz!"
Derdiniz, derdiniz!

Bayram DALKILIÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder