7 Eylül 2013 Cumartesi

HAKİKATİN ÖRTÜLMESİ

HAKİKATİN ÖRTÜLMESİ
Mustafa Akyol, "felsefesiz ilahiyat (http://haber.stargazete.com/yazar/felsefesiz-ilahiyat/yazi-786153) başlıklı yazısında;

1. "Bir İlahiyatçı ve Fakülte idarecisi olan dostundan konuyu sorduğunu ve onun "çıkan gürültüye değecek kadar değişiklik yapılmadı aslında" dediğini belirterek "yapılan değişikliğin "felsefe tarihi" dersinin seçmeli hale getirilmesinden ibaretmiş, İslam felsefesi, din felsefesi, İslam sosyolojisi derslerinin korunmuş" olduğunu yazıyor ve aynı dostunun, bir kısım iç tartışmalardan sonra sonra "bazı YÖK üyelerinin felsefe derslerinin tümüyle ortadan kaldırılması eğilimine karşı itirazlar olunca bir ara formül bulunmuş" olduğunu aktarıyor.

2. Böyle bir eğilimin niçinini sorduğunda, bu derslerden dolayı, öğrencilerin kafaları karışır, modernist olurlar" diye düşünüldüğünü de dostunun aktardığını belirtiyor.

"Hakikatin Örtülmesi"ne bakın! 

"Çıkan gürültüye değecek kadar değişiklik yapılmadı aslında." 
"Bir ara formül bulunmuş."

Her kimse bu (idareci dost), galiba öğrencisi olmayan program uygulamayan bir Fakülte idarecisi. Önceki programlardan bağımsız bir değerlendirme yapmış. Hazırlıksız İlahiyat Fakültesi Programında; Hazırlıklı İlahiyat Fakültesi Programına gelinen "kuşa çevirme planı"na ve bugünkü Uygulanmak istenen Mevcut Programa üç sene içinde ne alan kaldı, ne anabilim dalı, ne disiplin kaldı, ne ders bağımsızlığı. Olmadı iki disiplini/dersi birleştir, birleşmezse yanyana getir, yetmedi kaydır, kaydırma tutmaz kaldır, kaldırma az gelir bitir tüket. Ne hazırlıklı bir plan-programmış bu bre!

Dost, "sadîk", "doğru sözlü" demektir aynı zamanda. Arkadaştır üstelik.
M. Akyol'un idareci dostu, yeni açılan ve program uygulanmayan bir İlahiyat fakültesinde mi idarecidir, bilmiyorum. Akyol, bunu belirtmiyor. Belki bir İlahiyat Fakültesinde idareci değildir. Ancak elinde eski İlahiyat ders listeleri ve kabul edilen yeni ders listesini karşılaştırma imkanı bulamadı mı gerçekten bilmiyorum.

Kendisi listeleri görmemiş ve karşılaştırmamış olabilir ve sayın Akyol'a listeleri göndererek ve karşılaştırarak kendisinin dediği gibi "çıkan gürültüye değecek kadar değişiklik yapılmadı aslında" sözünü gözleriyle görüp doğrulamayı tekli etmemiş olabilir. O da dost, "böyle söylüyor" diye karşılaştırma ve doğrulama gereği duymamış olabilir.

Akyol, Batı'da tedrisat görmüş birisidir. İlahiyat fakültesi bile olsa ve İslam İlahiyatı öğrenimi gören öğrenciler de olsa; Lisans düzeyinde bir öğrencinin değil kafasının karışması, imanı karışsa bile bu tür bir program diktesi Üniversite anlayışıyla nasıl uyuşabilir?

Tek bir kafa düzeni ve tek bir inanç doğrulaması, değil tarikat-meşreb-mezheb bazında din bazında bile tek inançlı tek anlayışlı durumu Erasmus-Mevalana programları çerçevesinde Fakülteye gelen/gelecek başka din mensubu öğrencilerin durumu ve çeşitliliğini göz önüne alan "dini çeşitlilik" problemi çerçevesinde ülkemizde bulunan farklı inanç unsurlarından gelen öğrencilerin öğrenimine imkan açısından ya da yalnızca müslüman öğrencilerin öğrenim gördüğünü düşünsek bile iman-ahlak eksilmesi, kafa karışması vb. endişelerin ne kadar sığ-yetersiz ve mahalli kaldığı konusu önemli ve ayrı bir husustur. Bu iman, ahlak, maneviyat bu kadar basit bir şey midir?

Maksadım açtığım bu son paragraf konusunda tartışma yapmak değildir. Bu konu ayrıca tartışılması gereken önemli bir konudur. Sadece "endişe" kavramı konusunda bir kayıt olarak düştüm.

Asıl şu an önemli olan bir Fakültede söz konusu olan eski programların ve yeni programın listesinin karşılaştırılmasıdır. Karşılaştırılmasını istirham ediyorum. Aradaki farkın, disiplin/alan yok saymanın, ders çıkarmanın, eksiltmenin ve kırpmanın, ders kaldırmanın ne olduğunu görmek için izana bile gerek yoktur. Göz yetecektir.

Karşılaştırdıktan sonra gerçekten Akyol'un idareci dostunun dediği gibi "çıkan gürültüye değecek kadar değişiklik yapılmadı aslında"ysa biz gerçekten felsefenin akıl ve gerçeklikle ilgisinden yoksun, bilim felsefesinin "doğrulama ve yanlışlama" ilkelerinden haberdar olmayan, eleştiri konusunda eleştiriye kaynak olan metni hiç anlamayan ve nesnel eleştiri yerine hissiyatla yaklaşan ve sonuçta gerçekten bu Fakültelerde felsefe-mantık-sosyoloji-psikoloji grubu derslerinin bırakın kaldırılmasını; görevlerine son verilmesi gereken Üniversite ile ilgisi olmayan bir topluluk olmalıyız. Bırakın derslerin kaldırılmasını, görev bile verilmesin bu zümreye o zaman.

Neden böyle bir çağrışım oldu o halde?
Şundan dolayı: Bu konuda sesi çıkan ve eleştiri yöneltenlerin çoğu, felsefe-mantık alanında görev yapanlar.
Diğer alanlarda görev yapanlar da sessiz değil kuşkusuz.
Eski programların ders listesi ile yeni uygulanmak istenen program listesi arasında Kelam, İslam Mezhepler Tarihi, Dini Sanatlar, İslam Sanat Tarihi, Dini Musıki, Osmanlıca, Türk İslam Edebiyatı, Din Felsefesi, Din Sosyolojisi, (Sosyolojiye Giriş), Din Psikolojisi, (Psikolojiye Giriş), İslam Ahlak Esasları, Ahlak Felsefesi, ve Felsefe Tarihi derslerinin bazılarının ikisinin tek ders olarak birleştirilmesi, bazılarının 3-4-5 olan haftalık kredilerinin 2 krediye düşürülmesi, bazılarının programda hiç yer almaması (ki "felsefe tarihi" bunlardandır) gürültünün neden çıktığını göstermektedir.

Yeni ders listesi ve bu listedeki ders çeşitliliği ve program uygulamacılarınca öngörülen ders müfredat içeriği, Türkiye dışındaki örnek alınmak istenen İslam Coğrafyasındaki Şeriat Fakültelerindeki ders listesinden ve çeşitliliğinden ve müfredat içeriğinden daha dar, daha sığ, daha dayatmacıdır. Çünkü en azından bazı Arap ülkelerindeki fakültelerde insan ve dünya anlayışı bazı arapların din anlayışı açısından daha reel, güncel ve dünyevidir. Mesela bazı Arap ülkelerinde programın içerik ve işlenişi, hiç de bizde uygulanmak istenen kadar mitik, misty, mistik ve gelenek karakterli değildir. Aslında bu da program dayatmacılarının bir paradoksudur ve gerçekten bu programı bu taslakla uygulamaya koymak isteyenler, mantık-bilim felsefesi-sosyoloji anlamında değil kelimenin literal anlamında bile program ve müfredatla ilgisi olmayanlardır. Bu anlamda da İlahiyat Fakültelerinde yeterli ve yetkin olan mantık, felsefe, sosyoloji, psikoloji vb. alanlarında çalışmaları olanlar dahil metodoloji konusunda uzman kişilerle bırakın tartışmayı, usulen bir görüş bile almamışlardır.

Prof. Dr. Bayram DALKILIÇ

05.09.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder