7 Eylül 2013 Cumartesi

TÜRKİYEDE DİN FELSEFESİ -SON-UCA DOĞRU-

TÜRKİYEDE DİN FELSEFESİ
"Özellikle 1990’dan sonra Türkiye’de din felsefesi yapma noktasında kendini gösteren farklılık, çokluk ve çeşitlilik, bugün için birbirinden çok fazla da farklı değillermiş gibi görünen din felsefecilerinin gerçek durumudur. Bu olması gereken normal bir durumdur. Çalışmaları ve makalelerinde ilgi alanları ve değerlendirmeleri bunu ortaya koymaktadır. Aslında insan etkinliğinin her alanında görülen farklılık ve çeşitlilik, felsefe ve din felsefesi alanında olduğunda, toplum tarafından ve akademik düzeydeki bazıları tarafından ilginç ve yadırganacak, hatta bu farklılık ve çok yönlülük ve yanlılıktan dolayı saçma olduğu şeklinde değerlendirme yapılan bir durum olarak yansımaktadır. Ancak bu çeşitlilik ve farklı bakış açılarıyla ortaya konulan değerlendirmeler bir birikim olarak değerlendirilmesi, insan algı, bakış ve düşünüşünün çeşitliliği ölçeğinde ma’kûl ve hoşgörü içerisinde karşılanması gereken bir durumdur. Din felsefesi çalışmalarında, düşünce, bilim ve felsefe tarihinde ortaya çıkan çeşitlilikte farklılık olması, rasyonalizm, empirizm, sansualizm, septisizm, dogmatizm, pragmatizm, existansiyalizm, monizm, pluralizm vb. ve din ilişkisi, bu sistemlerin Tanrı, bilgi, ruh, alem, ölüm ve sonrası, din-ahlak ilişkilerine yaklaşımları, teizm, deizm, panteizm, pan-en-teizm, ateizm konularında çalışmalar dikkat çekmektedir. Bu arada vahyin epistemolojik yapısı, batı felsefelerinde vahiy anlayışları, dini tecrübenin empirik durumu, din felsefe ilişkisi vb. çalışmalar yanında din felsefesinin Batıda ve Türkiye’deki durumunun ortaya konulmaya çalışıldığı din felsefesinin tarihine ve problemlerine vurgu yapan faaliyetler vardır. Yurtdışında doktorasını tamamlayanlar özelinde diğer araştırmacıların da Türkiye dışındaki özellikle Batı’daki din felsefesi çalışmalarını takip etmekte oldukları kendi çalışmaları başta olmak üzere yaptırdıkları tezlerde görülmektedir.
Doğu ve Uzakdoğu felsefeleri ve dinleri konusunda Türkiye’deki din felsefesi çalışmalarının sayısı nisbeten azdır. Bunun nedeni, din felsefesinin tanımında ortaya konulan dinin, ilahî kitaplı dinler için geçerli olduğu düşüncesinin yaygınlığıdır. Aslında din, inanç, ibadet ve ahlak alanını oluşturuyorsa, kendilerini bir din olarak gören ve sunan ve bu üç noktayı da içinde barındıran sistemlerin din felsefesi alanında çalışma kapsamına dahil edilebilmesi mümkündür. Özellikle kendilerini din olarak sunmakla birlikte bugün mensupları bulunan ve din felsefesi tanımındaki din, felsefe ve hatta kanaatime göre yaklaşımları, birer din felsefesi olarak düşünülebilecek ve sayılabilecek olan Doğu ve Uzak Doğu, Afrika, Avrupa, Amerika’daki inananları olan ve müntesibleri bulunan, inanç, ahlak ilkelerini ve yaşam tarzlarının felsefelerini sunan ve savunan inanç ve tutumların, din felsefesi problematiği çerçevesinde ele alınabileceği düşünülebilir. Yine kendini bir din olarak sunan ve kurucusu, mensupları ve kurumu olan yeni sistemlerin de bu sistematik ve problematikte incelenebilmesi ve eleştirel çerçevede değerlendirilebilmeleri mümkündür. Dinler tarihi, din felsefesinin malzeme alanını oluşturan temel disiplin olduğuna göre ve çalışmalarını tarihte geçmiş dinler noktasında sürdürmekle birlikte devamlılık da arzettiğine göre bu tabii olarak mümkün olabilir. İnsanın kurumsal ve bireysel anlamdaki inanç dünyasının akli, mantıki, sezgisel, tecrübî ve duygusal yanları din felsefesinin konuları arasına girebilir. Bu yüzden din olarak ortaya atılan sistemler ve insan etkinliğinin diğer bağlantıları, rasyonel bağlamda bunları anlamaya çalışan, analitik noktada değerlendiren ve karşılaştırma yapan din felsefecisi ve din filozofu tarafından sorun olarak ele alınabilir ve alınmalıdır. Bu çaba, din felsefesinde işlevsel olarak dinin ve ilgili konuların incelenmesine imkan verecektir. Bu aynı zamanda kapsamlılık ilkesinin pratikte uygulanmasına imkan verebilecektir.
Brian Davies’in “din felsefesi, şimdi çok gözde olan bir felsefe branşıdır. Otuz otuzbeş yıl önce, din felsefesi alanında uzman olanlar, az bulunur bir türdüler. Fakat şimdi çok yaygınlar ve çok yayın yapıyorlar” şeklindeki ifadesi, bu gün Türkiye için söylenebilecek ve tekrarlanabilecek bir sözdür. Niteliklerini artırarak çalışmalarını sürdürmeleri Türkiye ve dünya açısından Türk din felsefecilerinin bir görevidir ve bunu başarmaları, onların görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri sonucu yaşayacakları kazanımları olacaktır.
Son olarak İlahiyat fakültesi yeniden yapılanma program ve taslaklarında din felsefesinin İlahiyat’la ilgisi olmayan ve budanması gereken bir ders olarak görülmemesine, ayrıca din felsefesi dahil, İslam felsefesi, Mantık ve diğer felsefe alanlarının İlahiyat alanı dışında olmadığının fark edilmesinin gereğine işaret etmek bu noktada önem arzetmektedir.
Felsefe bölümlerinde Sistematik felsefe ve Felsefeye Giriş konuları işlenirken din felsefesine yer vermek yeterli değildir. Türkiye’de din felsefesi araştırmaları ve araştırmacıları, bu alanın bağımsız bir disiplin olarak felsefe bölümlerinde öğretilmesine yetecek düzeydedirler.
Ayrıca din felsefesi dersi, özellikle Sosyal Bilimlere ait alanlarda öğrenim gören Yüksek öğretim öğrencilerine seçmeli olarak okuma fırsatı verilmesi uygun ve yararlı bir ders olacaktır.
Özellikle İmam Hatip Liseleri’nde ve diğer liselerde genel felsefe derslerinin içinde yer bulan bir din felsefesi dersinin öğrenciler için yetersizliği göz önünde bulundurulursa iki saatlik müstakil bir ders olarak din felsefesi problemlerinin güncel analizlerinin de yapılması suretiyle okutulması, öğrencilerin din felsefesi problemleri noktasında felsefi bakış açılarının oluşması bakımından ve üniversite eğitimi aşamasına anlayıcı, algılayıcı, eleştirici, sorgulayıcı bir yaklaşımla hazırlanmalarına yardımcı olacaktır."
Bayram Dalkılıç, Türkiye'de Din Felsefesi, Konya, 2013,  s. 130-133

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder